Böyle mübarek iftardayız. Bir yandan iftar yemeğimizi yerken çekirdek ailemle, diğer yandan günün haberlerini dinliyoruz sekiz ajansında. Yemek sonrası da bir sap tütün içmedi mi olmaz gibi gelir ama bu günlerde onu da pek beceremezsiniz. İlk tütün dumanı giderken ciğerlerinize yine başınız döner ama bu sefer sersemliğinizden muktedirdir. Balkondayım. Eşim acı telaşla koşar adımlarla geldi yanıma.
Ne zamana kadar giden bir hayatım olur bilinmez, kimse de bilemez ama, günün birinde kızlarımın aklı yerine geldiğinde ve benim onların yanında olmadığım bir zamanda bu satırlarımı okuyup beni azda olsa anlamaları içindir.
Eti’nin hemen yanında boş bir arazi vardır. Çocukların taştan kalelerde top oynadığı, karınları acıktığında Eti çalışanlarının camlardan çocuklara bisküvi verdiği Hacı Murat’ın arsası. Eğer mevsim Bahar ve aylardan da Haziran ise, bu arsa tamamen yeşillere bürünür, kalecilerin topu kapmak için uçtuklarını görebilirsiniz.
Bana hayatlarını bağlayan umutları düşünmeden, uçan balonlar gibi gideceği yeri bilmeden rüzgarlarda savrulmak isterim. Sen bilirsin zaten sevgili gidilen her yerde durmak için bir sebep olamayacağını. O nedenle dersin ya sevgili kal gitme istersen diye. Senin istediğinle değil, çaresizliğimle değil, o ruhumdan taşan sevgim yüzünden yanında olmak, hep senin göğsünde yatmak isterim.